Almanca’da “Was für” ifadesi belirli bir nitelik veya tür hakkında soru sormak için kullanılan bir yapıdır.
* “Was für” bir ifade olarak “ne tür, nasıl bir” anlamını taşır ve sorunun odak noktasını oluşturur.
* Eğer für çıkarılırsa, cümle doğallığını kaybeder ve belirli bir anlam eksik kalır.
“Was sind das für Orte und was passiert dort?” ifadesinde “Was für” olmadan cümle, yerlerin türünü değil, kimliğini veya başka genel bir özelliğini sorar.
- Das geht leider nicht. => Unfortunately, it’s not possible.
- Gern geschehen. => Anytime!
“Bereit” + Partizip II → Bir şey hazır durumda. Bereit abmontiert → Sökülmüş ve hazır bereit zum Abmontieren → sökülmeye hazır | abmontieren (sökmek) → ab- (ayırma öneki) + montieren (monte etmek |
Makina sökülmus hazır. | Die Maschine ist bereit abmontiert. |
Makina sökülmeye hazır. | Die Maschine ist bereit zum Abmontieren |
sofra başında | bei Tisch |
gerektiği takdirde | bei Bedarf |
işte olmak | bei der Arbeit sein |
gün doğarken | bei Tagesanbruch |
bei Sonnenaufgang X bei Sonnenuntergang | |
onun karakterinde | bei ihrem Charakter |
vallahi! | bei Gott! |
bu havada | bei diesem Wetter |
epey | bei weitem |
uzaktan yakından ilgisi yok | bei weitem nicht |
Hadi gidelim! / Haydi başlayalım! / Haydi! / Hadi bakalım! | Auf geht’s! |
ünlü Alman şairi Georg Büchner’in 1834 tarihli “Der Hessische Landbote” adlı devrimci manifestosundan: “Kulübelere barış! Saraylara savaş!” | Friede den Hütten! Krieg den Palästen! |
Sana karşı kibar mıydı? | War er … zu dir? War er nett zu dir? |
Sana karşı dostça mıydı? | War er freundlich zu dir? |
Neden sana karşı kabaydı? | Warum war er gemein zu dir? |
Kötü niyetli bir korkak olarak. | Als ein bösartiger Feigling. |
O, kötü niyetli bir korkak gibi davrandı. | Er verhielt sich wie ein bösartiger Feigling. |
O, kötü niyetli bir korkak olarak nitelendirilebilir. | Man könnte ihn als einen bösartigen Feigling bezeichnen. |
O, fakir (yoksul) bir kadınla karşılaştı. | Er begegnete einer armen Frau. |
Eğer “tanıştı” anlamındaysa: O, fakir bir kadınla tanıştı. | Er lernte eine arme Frau kennen. |
Asla oraya girmeyeceksin! | Auf gar keinen Fall gehst du da rein! |
Oraya girmeyeceksin, anlaşıldı mı? | Das betrittst du nicht, verstanden? |
Bu yasak, o yüzden uzak dur! | Das ist tabu, also lass es! |
Neden oraya giremiyorum? | Du gehst da jetzt ganz sicher nicht rein, verstanden? Warum darf ich da nicht rein? |